Spor otomobil üreticisi Ferrari, “lüks” otomobil denilince sektörün ilk akla gelen markalarındandır. Bu “lüks” imajının oluşmasında ise sınırlı ürün arzı, ‘tailor-made’ üretimler ve ikinci el (Ferrari) araçlarına ilişkin politikalar önem arz ediyor. Ferrari, yaratmış olduğu “lüks” imajının zedelendiğini düşünmüş olmalı ki Alman menşeli lüks otomobil modifiye şirketi Mansory Design ile bir “tescilsiz tasarım ihlali” davasında karşı karşıya geldi.
Ferrari, sınırlı sayıda üretimini yaptığı FXX K serisi yarış otomobillerine özgü (aracın kaputundan başlayıp ön çamurluğuna kadar uzanan bir alanda yer alan ve yeknesak olmayan) orijinal görünümün Ferrari 488 GTB serisinde de elde edilmesini sağlayan parçaların satışını yapan Mansory Design’a Topluluk Tasarım Tüzüğü’nden (Tüzük) doğan tescilsiz tasarım haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle dava açtı. Tüzük m. 11 hükmü uyarınca Tüzük kapsamındaki yenilik ve ayırt edicilik şartlarını haiz tasarımlar, Topluluk (Avrupa Birliği) içerisinde kamuya ilk sunuldukları tarihinden itibaren üç yıl boyunca tescilsiz tasarım korumasından faydalanır. Ferrari, FXX K serisine ait biri ön cepheden diğeri ise yan cepheden çekilmiş iki fotoğrafın basın bülteninde yayımlanmasını (ilk defa Topluluk içerisinde kamuya sunma) tescilsiz tasarım hakkına gerekçe göstermiş; Mansory’in hem seriye ait otomobillerin ön bölgesindeki orijinal tasarımını hem de otomobilin genel görünümüne ilişkin tasarımını ihlal ettiğini iddia etmiştir. Ancak Düsseldorf Bölge Mahkemesi ve (karara itiraz üzerine) Bölge Yüksek Mahkemesi tarafından verilen kararlar, söz konusu görünümün bağımsız bir parça oluşturmadığı ve yeknesak bir formda olmadığı için bir tescilsiz tasarım koruması olmadığı; FXX K serisi otomobilin genel görünümü için bir tasarım koruması olsa bile bir tasarım hakkı ihlalinin söz konusu olmadığı yönünde olmuştur. Ferrari’nin Bölge Yüksek Mahkemesi kararını temyiz etmesi üzerine Alman Federal Mahkemesi, kararın sonucunun aslında Tüzüğün nasıl yorumlanacağıyla ilgili olduğu gerekçesiyle ABAD’a ön karar için iki ayrı soru yöneltmiştir.
Yöneltilen ilk soru, “bir ürünün bütünsel olarak kamuya sunulması durumunda ürünün münferit parçaları üzerinde de tescilsiz tasarım hakkı doğar mı?” şeklindedir. İlk soruya verilen cevabın olumlu olması halinde ise “bir birleşik ürünün tamamlayıcı parçasının ayırt edicilik şartını haiz olup olmadığının değerlendirilmesinde parçanın genel görünümünün ürünün genel görünümü içerisinde tamamen kaybolmaması yeterli olur mu yoksa bağımsız ve yeknesak bir formda olması gibi ilave şartların varlığı aranır mı?” şeklinde ikinci bir soru yöneltilmiştir.
ABAD’ın 28 Ekim 2021 tarihli kararında (https://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/HTML/?uri=CELEX:62020CJ0123&from=EN) ilk soruya verdiği cevap, bir ürünün parçaları üzerinde tasarım hakkının doğması için ürünün her bir parçasının ayrı olarak kamuya sunulması gerekmediği yönündedir. Ancak (birleşik ürün kamuya sunulduğu anda) tasarım koruması talep edilen parçaların açık bir şekilde görünür olması gerektiği kararda açıkça vurgulanmıştır.
ABAD’ın ikinci soruya vermiş olduğu cevap ise bir bileşik ürünün parçasının ayırt edicilik şartını sağlayıp sağlamadığı değerlendirmesinde, koruma talep edilen parçanın kendine mahsus görünüm oluşturmasını sağlayan özellikleri ile tanımlanabilmesi gerektiği; parçanın görünümünün ürünün genel görünümü içerisinde tamamen kaybolmaması gerektiği yönünde olmuştur. Diğer bir deyişle ABAD ekstra şartların aranmayacağı yönünde karar vermiştir.
Comments 167