İçinde yaşadığımız Bilgi Çağında kavramlar anlam kaymasına uğradı. Globalleşme, küresel ticaret, internet ve dijitalleşme gibi olgular hayatımızın her alanında çok büyük değişikliklere ve yeniliklere yol açtı. Ekonomi, kültür-sanat ve eğitim gibi yaşamımızın neredeyse her alanında deyim yerindeyse küçüklü büyüklü depremler oluştu.
Bilgi Toplumunda üretim ve ticaret yöntemleri de şekil değiştirerek, “kol gücü”nün yerini büyük ölçüde “beyin gücü” aldı. Tüm bu gelişmeler BİLGİ SERMAYESİ kavramını doğurdu.
Sermaye kavramı, beynimizi hemen ekonomiyle ilişkilendirir. Ekonominin merkez kavramı sermayedir. Klasik anlamda sermaye maddi varlıkları, özelde parayı, geniş anlamda da zenginliği anlatır. Bilginin sermayeye dönüştüğü Bilgi Toplumunda, zenginlik bilgiyle ölçülür. Bilgiyi üreten ve hakkıyla kullananlar dünyanın zenginleridir. Zenginlik ise ekonominin yanında kültür, edebiyat ve sanat gibi yaşamın her alanını kuşatan geniş bir alanı tanımlar.
S&P’nin araştırmasına göre 1975 yılında şirket varlıklarının % 17’si maddi olmayan varlıklar (marka, patent, know-how gibi) iken, bugün bu oran % 90’a çıktı: (Link)
Sanayinin lokomotifi de bilgidir. Modern anlamda patent yasalarının yürürlüğe konulmasının sanayi devrimine denk gelmesi bir tesadüf değil. Bugün dünya devi firmaların bazılarının temeli buluşa dayanır. Yani bazı dev firmalar, patentle korunan kritik buluşlar sayesinde bugünlere geldi. Günümüzde Gucci, Armani, Louis Vuitton gibi firmalar, üründen ziyade marka ve tasarım satışı yapıyor.
Bilgi sermayedir. Sermaye servettir. Sermaye güçtür. Bilgi Toplumunda güç, bilgiyi üreten ve kullanandadır. Uluslararası görüşmelerde gelişmiş ülkelerin fikri mülkiyet korumasını hep ajandanın başına koymalarının bir amacı var.
Görünen köy kılavuz istemez. Gelecek de bilgidedir. Bilişim tünelinden geçtiğimiz bugünlerde yapay zekanın ayak seslerini duyar gibiyim.
Comments 133