Dava konusu bina güzel sanat eseri niteliğindedir. Ancak dava konusu yapının otel olması nedeniyle binanın sağlamlığı, emniyetinin sağlanması yanında binanın kullanım alanını büyütmek ve genişletmek için zorunlu tadilat ve değişiklikleri malik yapabilecektir. Aksi takdirde otel olarak inşa edilmiş bir yapının değişen konfor ve hizmet ihtiyaçlarına cevap vermesi ve kullanımı olanaksız hale gelecektir. Asıl olan bu değişiklikleri içeren tadilat projesi ve uygulamasının, eserin bütünlüğünü bozmamasıdır. Bilirkişi raporunda bu değişikliklerin teker teker değerlendirildiği, ihtiyaçtan kaynaklandığı, proje ve binanın bütünlüğüne bir zarar vermediği, eser sahibinin şeref ve haysiyetini zedelemediği belirlendiğine göre davacının mali ve manevi hakları ihlal edilmemiştir.
- HD, 25.10.2005, E. 2005/3748, K. 2005/10277
Bir işlenme, müstakil eser sahibinin izni olmadan meydana getirilmişse, işleme eser sahibi müstakil eser sahibine karşı her hangi bir hak ileri süremez. Ancak işleme eser sahibi, izinsiz olarak meydana getirdiği işlemeden doğan haklarını üçüncü kişilere karşı ileri sürebilir. Zira işlenmenin izinli veya izinsiz meydana getirilip getirilmediği, işlenme eser sahibi ile müstakil eser sahibini ilgilendiren bir husustur.
- HD, 24.04.2006, E. 2005/4501, K. 2006/4495
Akl-ü Hikmet isimli müzik eserinin iki dakika altı saniyelik bölümünün davalı şirketin Show TV kanalının 02.10.2002 tarihli ana haber bülteninde “iki kör kardeşin dramı” adlı programda fon müziği olarak kullanılması hak ihlalidir. Şöyle ki; MESAM ile davalı arasında düzenlenen sözleşme, müzik eserlerinin yayın iznine ilişkindir. Bu nedenle yayın kuruluşları, müzik eserlerini yasal istisnalar dışında başka ticari program ve ürünlerde yardımcı öğe biçiminde yayınlayamaz. Jenerik, televizyon yapım müziği, reklam müziği gibi reklam ve araçlarla kullanımı, işleme hakkının bir türü olan müziğin senkronizasyonu olup, meslek birlikleri ile yapılan sözleşmeler kapsamına girmez. Bunun için hak sahiplerinden ya da onların haklarını takip eden müzik editörü şirketlerinden izin alınmalıdır.
- HD, 26.10.2009, E. 2008/6642, K. 2009/11005
FSEK’in 48. maddesine göre, eser sahibi mali haklarını süre, yer ve muhteva itibariyle sınırlı veya sınırsız, karşılıklı veya karşılıksız olarak başkalarına devir edebileceği gibi (devir), bu hakların sadece kullanma yetkisini de diğer bir kimseye bırakabilir (ruhsat). Aynı yasanın 50. maddesi uyarınca 48 ve 49. maddelerde sayılan tasarruf muamelelerine dair taahhütler, eser henüz vücuda getirilmeden önce yapılmış olsa dahi geçerlidir. Yine FSEK’in 52. maddesi uyarınca mali haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların ayrı ayrı gösterilmesi şarttır.
Uyuşmazlık konusu sözleşmede davacı tarafından yapılan işin “Fiat Albea/Palio/Palio Spor/Yardım araçlarının tanıtılacağı katalog için fotoğraflarının çekimi” olduğu kararlaştırılmıştır. Bu suretle davalıya devredilen mali hakların (çoğaltma ve yayma) kullanım alanının davalı tarafından basımı yaptırılan tanıtım broşürü ile sınırlandırıldığı anlaşılmaktadır. Sözleşmede “broşür” ibaresinin yazılı olması broşürün tanıtım amacıyla hazırlandığını göstermekte olup, söz konusu fotoğrafların ait oldukları ürünlerin broşür dışındaki bilboard, gazete-dergi ilanlarıyla ve internet ortamında ticari amaçla piyasaya arz edilmesi için de kullanılması halini kapsamaz.
Bu sınırlandırma FSEK’in 48. maddesine uygun ve geçerli olduğundan ve davalı tarafından da söz konusu fotoğraflar davacının yazılı izni olmaksızın ve isim ve unvan belirtilmeksizin broşür dışındaki bilboard, gazete, dergi ilanları ve internet web sayfasında kullanıldıklarından davacının FSEK 22. ve 23. maddesine göre sahibi olduğu çoğaltma ve yayma hakları aynı yasanın 68. maddesi uyarınca ihlal edilmiştir.
- HD, 26.03.2009, E. 2007/8520, K. 2009/3643
Davacıların murisi ile davalı yayınevi arasında yayın sözleşmesinde kitapların “her türlü baskı hakkı” karşılığı telif ücretinin ödendiği ifadesi bulunmaktadır.
Davacıların murisi ile davalı yayıncı arasında düzenlenen ve davalıya tam ruhsat niteliğinde dava konusu kitapların çoğaltma ve yayma hakkını kullanma yetkisi veren neşir sözleşmelerinin düzenlenme tarihlerinden itibaren, bu kitapların davacıların murisi ve 1996 yılında ölümünden sonra da davacıların bilgisi dahilinde birden fazla basıların davalı tarafından gerçekleştirilerek piyasaya sunulduğu anlaşılmaktadır. Ancak neşir sözleşmelerinde kitapların bası adedinin açıkça ve yoruma meydan vermeyecek biçimde belirtilmesi gerekir. Aksi takdirde, BK 375. maddesi uyarınca neşir sözleşmelerinin bir bası ile sınırlı olduğu kabul edilmelidir.
5846 Sayılı FSEK 52. maddesi uyarınca telif hakkı ile ilgili sözleşmelerin yazılı yapılması zorunlu olduğundan, bir bası ile sınırlı olan dava konusu sözleşmelere göre gerçekleştirilen ilk basıdan sonra da davalı tarafından söz konusu kitapların basılarına devam edilmesine eser sahibi muris ve davacıların uzun süre sessiz kalmalarının; anılan sözleşmelerin sonraki basıları da içerecek biçimde taraflarca tadil edildiği anlamına gelmez. Zira sözleşmelerde yapılacak değişikliklerin de yazılı olması geçerlilik koşuludur.
HGK, 13.06.2012, E. 2012/11-171, K. 2012/380
Dava, kablo platform işletmecisi olan davalı Türksat AŞ’nin teknik alt yapı hizmeti verdiği platform üzerinden şirketin sözleşme yaptığı yayıncı kuruluşlara ait TV kanallarında davacının temsil ettiği sinema filmlerinin gösterildiği iddiasıyla tazminat istemine ilişkindir. Telif haklarına ilişkin Bern Anlamasının 5. maddesinde, korumanın talep edildiği ülke kanunları ile düzenleneceğinin öngörüldüğü, FSEK’in 42/son maddesi uyarınca da davacı yabancı dernek AGICOA’nun Türk kanunlarına göre dava açması mümkün bulunmadığı, davacının aktif dava ehliyeti olmadığı gerekçesiyle davanın reddi gerekir.
- HD, 25.03.2013, E. 2012/5662, K. 2013/5684
Dava konusu sinema filmleri 12.06.1995 tarihinden önce meydana getirildiğine göre, film yapımcısının (imalatçının) herhangi bir sınırlama olmaksızın eserden doğan bütün mali hakları iktisap ettiği, sonradan çıkarılan 4630 S.K. ile sinema eserlerini de kapsayacak şekilde icracı sanatçılara bağlantılı hak sahipliği hakkı tanınmış olmasının da eser sahibi olan film yapımcısının mali haklarına herhangi bir kısıtlama getirmeyeceği, zira davacının FSEK m. 80. ile sahip olduğu mali hakları filmlerin yapımı öncesinde yapımcıya uygun bir bedel karşılığında sözleşme ile devrettiği, yapımcının eser sahibi olduğu ve FSEK 27/son maddesi uyarınca eser üzerindeki hakkının da 70 yıl süre ile koruma altında bulunduğunun kabulü gerekir.
Bu durumda, eser sahibi olan yapımcı … ve Ticaret A.Ş. 5846 sayılı FSEK. uyarınca sahip olduğu ve koruma süresi devam eden eserlerin çoğaltılması, dağıtılması, temsil ve umuma iletimden oluşan mali haklarına dayalı olarak dava konusu eserler üzerindeki mutlak hak sahipliği kapsamında tasarruf yetkisi bulunduğundan (icracı sanatçı olan) davacının, eser sahibine veya eser sahibinden lisans sözleşmesi uyarınca yayın hakkını alan davalıya karşı bu filmlerin gösterimleri nedeniyle FSEK 80/1 uyarınca mali hak ihlali ya da elde edilen kazançtan sözleşmeye dayalı olarak uygun bir bedel talep hakkı bulunmamaktadır.
- HD, 27.11.2017, E. 2016/3915, K. 2017/6598
Bir fotoğrafın eser niteliğinde olup olmadığının incelenmesi özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden bilirkişi marifetiyle yapılmalıdır. Somut olayda davalının işlettiği iki ayrı lokantada davacıya ait 18 adet fotoğrafın kullanıldığı hususu uyuşmazlık konusu değildir. Davalı vekili, fotoğrafların eser niteliğinde olmadıklarını savunmuştur. Mahkemenin kararına esas aldığı raporu düzenleyen bilirkişi, hukukçu ve aynı zamanda inşaat mühendisi olup, fotoğraf alanında uzmanlığı bulunmamaktadır. Nitekim raporunda da uyuşmazlığa konu fotoğrafların, kişisel tecrübelerine göre estetik özelliklerinin bulunduğunu açıklayarak bu yönün fotoğraf sanatçılarına inceletilmesi hususunun mahkemenin takdirinde olduğunu bildirmiştir. O halde, davalı vekilinin rapora yönelik itirazları da dikkate alınıp, fotoğraf sanatı alanında uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulundan rapor alınarak 18 adet fotoğrafın ayrı ayrı eser niteliğinde olup olmadıklarının açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekir.
HGK, 11.05.2011, E. 2011/11-205, K. 2011/305
Somut olayda, FSEK ile korunan haklardan hiç birisine dayanılmadan; TV kanalında yayınlanmak üzere; “Talk Show” programı yapılması veya dizi veya yarışma programlarında sunuculuk, oyunculuk yapmasına ilişkin olarak yanlar arasında imzalanan 26.06.2006 tarihli sözleşmenin haksız feshine dayalı cezai şart ve tazminat istenmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşme, hukuksal niteliğince bir “eser” sözleşmesi (istisna akdi) olduğu ve eldeki davada da bu sözleşmeye dayalı olarak tazminat ve cezai şart alacağı istendiği anlaşılmaktadır.
Şu durumda davalı, FSEK kapsamında bir eserin henüz sahibi olmamasına ve davanın “Fikri mülkiyet hakkına veya hak sahipliğine” dayanmadığının belirgin olmasına göre, Fikir ve Sanat Eserleri Yasası’nın koruyucu hükümlerinden yararlanamaz. Dolayısıyla Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin görev alanına giren bir olgunun varlığından da söz edilemez. Saptanan bu hukuksal durum uyarınca, yanlar arasındaki uyuşmazlığın Borçlar Kanunu’nun 355 ve devamı maddelerindeki hükümler ile sözleşme dikkate alınarak çözüme kavuşturulması ve Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerekir.
HGK, 18.11.2009, E. 2009/15-459, K. 2009/541