Dünya, yoğun bir dijital dönüşüm yaşamaktadır. Bu dijital dönüşüm, Endüstri 4.0 olarak ifade edilmektedir. Endüstri 4.0, özellikle yapay zeka, nesnelerin interneti ve otonom sistemleri ifade etmektedir. 2025 yılına gelindiğinde ev ve işyerlerindeki yaklaşık 25-30 milyar cihazın sensör, işlemci ve gömülü yazılımlar ile donatılacağı belirtilmektedir. Bu nesneler, topladıkları ve değiş-tokuş ettikleri verilere dayanarak otonom bir şekilde hareket edebilecektir. Bulut teknolojisi ve yapay zekâ gibi diğer teknolojiler ile birleştirildiğinde daha önce, insanlar tarafından gerçekleştirilen tekrara dayalı entelektüel görevler bu nesneler tarafından yerine getirilebilecektir. İdarenin kamu hizmeti, kolluk, özendirme ve destekleme ile regülasyon faaliyetleri bu dijital dönüşümden etkilenmektedir. Bu yazıda idarenin faaliyetleri üzerindeki bu etkinin hangi hukuki kavram ve sorunları ortaya çıkardığı hakkında kısa bir değerlendirme yapılmıştır.
1.KAMU HİZMETİ – DİJİTAL KAMU HİZMETİ
Türk idare hukukunda pek çok kavram, kamu hizmeti kavramı dikkate alınarak açıklanır. Kamu hizmetinin ilkeleri ise:
- devamlılık,
- uyarlama/dönüştürme,
- eşitlik/tarafsızlık,
- meccanilik
olarak ifade edilebilir. Bu ilkelerin dijital dönüşüm içinde kamu hizmetlerine nasıl uygulanacağı ve dijitalleşmenin yeni bir ilke olarak kabul edilip edilemeyeceği tartışılmaktadır. (Link)
İdareye yapılan pek çok başvuru, vergi ödeme, beyanname verme, tebligatların yapılması, dava açma gibi işlemler internet üzerinden yapılabilmektedir. Devletin temel görevlerinden olan ve özel kişilere devredilemeyeceği kabul edilen bazı hizmetlerin bile elektronik ortamda gerçekleştirilebileceği (çevrimiçi mahkemeler gibi) ifade edilmektedir. Elektronik ortamda gerçekleştirilen hizmetlerin yanında endüstri 4.0 çerçevesindeki teknolojilerin kullanılarak kamu hizmetlerinin gerçekleştirilmesi söz konusudur. Akıllı şehir uygulamaları ile enerji, ulaşım ve diğer kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde bilgi ve iletişim teknolojileri kullanılarak tüketim, israf ve maliyetler azaltılmakta ve daha kaliteli bir hizmet verilmektedir.
Dijital kamu hizmetinin yerine getirilmesi, verilere ve verilerin analizine dayanmaktadır. Kamu hizmetini yerine getiren idare veya bu hizmeti görme konusunda idare tarafından yetkilendirilen özel hukuk kişisi, büyük ölçekte veri toplama ve analizi çalışması gerçekleştirmek zorunda kalacaktır. Bu durumda açık veri kavramı gündeme gelmektedir. Türkiye’de açık devlet politikası çerçevesinde bazı kamu kurum ve idareleri açık veri kullanımına yönelik uygulamalar geliştirmektedir. (Link)
Veri toplama, analiz etme ve bu analize göre kamu hizmetini gerçekleştirme sırasında karşılaşılabilecek hukuki sorunlar:
- siber güvenliğin sağlanması,
- kamu veri güvenliğinin sağlanması,
- kişisel verilerin korunması (gizliliği / mahremiyeti) ve temel hak ve özgürlüklerin korunması,
- fikrî mülkiyetin korunması,
- ticari sırların korunması
olarak ifade edilebilir. İdare, sadece sunulacak hizmetin gerektirdiği verileri istemeli ve bu verileri kamu hizmetinin sunulması amacı dışında kullanmamalıdır. Kamu Hizmetlerinin Sunumunda Uyulacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmelik’e göre Kamu hizmetlerinin elektronik ortamda sunulması basılı ortamdaki bilgi ve belgelerin elektronik ortama taşınması ve veri tabanlarının diğer idarelerle paylaşılması esastır. Ayrıca idare, başvuruların elektronik ortamda da yapılmasına, sürecin başvuru sahibince izlenebilmesine ve sonucun ilgilisine elektronik ortamda iletilmesine yönelik tedbirleri alır ve hizmetin e-Devlet Kapısına entegrasyonunu sağlar. (Link) İdare, yukarıda sayılan hukuki sorunlarla ilgili gerekli hukuki ve teknik tedbirleri almakla yükümlüdür.
Kamu hizmetlerinin dijitalleşmesinde idarenin elindeki verilerin lokalizasyonunun ve güvenliğinin sağlanması da önem arz etmektedir. Bu çerçevede Cumhurbaşkanlığı tarafından 06.07.2019 tarihinde yayınlanan bir genelgeyle gizliliği, bütünlüğü veya erişilebilirliği bozulduğunda milli güvenliği tehdit edebilecek veya kamu düzeninin bozulmasına yol açabilecek kritik türdeki verilerin güvenliğinin sağlanması amacıyla alınması gereken tedbirler belirtilmiştir. (Link)
Kamu hizmetlerinin dijitalleştirilmesindeki en önemli araçlardan biri de yapay zekâdır. Yapay zekâ, sensörler vasıtasıyla elde edilen verilerin bir işlemci ile analiz edilerek maruz kalınan etkiye daha önce algoritma ile tanımlanan tepkinin verilmesidir. Bu işlemlerin tümü insan unsurundan bağımsız bir şekilde gerçekleşmektedir. Bu konuda AB Komisyonu tarafından 8 Nisan 2019 tarihinde Güvenilir Bir Yapay Zekâ için Etik İlkeler Kılavuzu yayınlanmıştır. Kılavuzda yapay zekânın insan gözetiminde olması, yapay zekâ sistemlerinin güvenli olması, mahremiyet ve veri korumasının sağlanması (aynı zamanda verilerin kalitesi ve bütünlüğünü dikkate alarak verilere meşru erişimin sağlanması), hesap verilebilirlik, açıklık/saydamlık ve ayrımcılık yapılmamasının sağlanması gibi etik ilkeler yer almaktadır. (Link)
2.KİŞİSELLEŞTİRİLMİŞ KAMU HİZMETİ
Kamu hizmetlerinin dijital dönüşümünde özellikle kişiselleştirilmiş kamu hizmeti kavramı gündeme gelmektedir. Bu kavram, idare tarafından toplanan verilerin analiz edilerek ulaşılan sonuca göre bireylere onların özel durumlarına özgü diğerlerinden farklı bir hizmet götürülmesidir. Devamlılık, değişkenlik, eşitlik/tarafsızlık ve meccanilik kamu hizmeti ilkelerinin dijital ve kişiselleştirilmiş kamu hizmetinde nasıl anlamlandırılacağı tartışılmalıdır.
İdarenin bu kapsamdaki diğer faaliyetleri ise dijital kolluk ve dijital regülasyondur. Gerek idari kolluk gerek adli kolluk, bu verilerden faydalanmakta ve bunları analiz ederek faaliyet göstermektedir. En belirgin örneği “mobese”dir. Dijital kolluk çerçevesinde özellikle dijital mahremiyet, bilgi edinme hakkı ve ölçülülük gibi kavramlar öne çıkmaktadır. Ulaşılmak istenen amaç için yeterli düzeyde veri işleme faaliyeti ile iktifa edilmelidir. Bu amacın ötesine geçecek veri işleme faaliyeti ölçülülük ilkesine aykırı olacaktır.
Tüm bu teknolojik gelişmeler karşısında idarenin faaliyetlerini yerine getirirken uyması gereken ilkeler nasıl bir değişime uğrayacaktır? Bu ilkeler nasıl uygulanacaktır? Bu konuda idarenin uymak zorunda olduğu kurallar nelerdir? Bu soruların cevaplandırılması gerekmektedir.
3.DİJİTAL KOLLUK
Kolluk faaliyetinin gerçekleştirilmesinde kişisel verilerin işlenmesi de söz konusudur. İdare, kişisel verileri adil ve hukuka uygun bir şekilde, suçla mücadele amacı ile sınırlı olarak işlemelidir. Bu çerçevede AB tarafından “Suçların önlenmesi, soruşturulması, ortaya çıkarılması veya kovuşturulması ya da cezaların infazı amacıyla yetkili makamlarca kişisel verilerin işlenmesine ilişkin olarak gerçek kişilerin korunması ve bu verilerin serbest dolaşımı ile ilgili, 2008/977/Aİİ sayılı Konsey Çerçeve Kararı yerine geçen 27 Nisan 2016 tarihli (AB) 2016/680 Sayılı Avrupa Parlamentosu Ve Konsey Direktifi” kabul edilmiştir. (link)
4.DİJİTAL REGÜLASYON
Dijital regülasyon faaliyetiyle ilgili idarenin karşılaşabileceği hukuki sorunlar:
- Kişisel verilerin korunması,
- Unutulma hakkının korunması,
- Dijital mahremiyetin sağlanması,
- Yapay zekâyla ilgili etik kuralların belirlenmesi,
- Fikri mülkiyet haklarının korunması,
olarak ifade edilebilir. Dev teknoloji şirketleri çok büyük çapta veri toplamakta, saklamakta ve kullanmaktadır. Bu şirketler, verileri veri sahiplerinin izni olmaksızın reklam verenler diğer çıkar grupları ile paylaşmakta ve bazen bu verileri kullanarak rakiplerine karşı haksız bir avantaj sağlamaktadır. Bu ihlaller nedeniyle AB Komisyonu tarafından bu şirketlere milyarca dolar idari para cezası uygulanmıştır. Dijital dünyanın kendine özgü karakteristiği, özellikle de regüasyon kurumları ile kullanıcıların nelere ulaşabileceğine dair algoritmaları görme imkânlarının olmaması bu dünyanın regüle edilmesini zorlaştırmaktadır. Gereğinden fazla regülasyon da iktisadi gelişmeye engel olabilir.Bu çerçevede çok büyük hak ihlallerinin gerçekleştiği bu alanda idarenin regülasyon faaliyetinin nasıl şekillenmesi gerektiği önemli bir meseledir. (Link)
Dijital regülasyonla ilgili önemli konulardan birisi de otonom araçların nasıl regüle edileceğidir. Otonom araçlarla ilgili hukuki düzenlemeler yapılması gerekmektedir. Otonom araçların lisanslandırılması/ruhsatlandırılması, karşılaşılan ilk problemdir. Bu konuda Viyana Karayolu Trafik Sözleşmesine göre her sürücü her zaman aracını kontrol edebilecek durumda olmalıdır. 2014 yılında sözleşmede yapılan değişiklikle otonom sistemin sürücü tarafından devreden çıkarılabilme (kontrol edilebilme) imkânının bulunması halinde bu sistemlere izin veren bir düzenleme yapılmıştır. (Link)
Regülasyonun temeli denetlemedir. Teknoloji alanındaki faaliyetler dijital ortamda gerçekleştirilebilecektir. Özellikle teknoloji alanında gösterilen faaliyetlerin regüle edilmesi önem ve özellik arz etmektedir.
5.İDARENİN SORUMLULUĞU
İdarenin yukarıdaki teknolojilerden faydalanarak gerçekleştirdiği faaliyetleri nedeniyle bireylere zarar vermesi halinde idarenin sorumluluğunun hukuki dayanağı ne olacaktır? Mesela sürücüsüz araçların kazaya karışması halinde idarenin sorumluluğu nasıl belirlenecektir? İlk bakışta riskli bir faaliyet söz konusu olduğundan idarenin kusursuz sorumluluğunun kabul edilmesi gerektiği değerlendirilebilir. Buna göre idari faaliyetlerin yerine getirilmesinde otonom sistemlerin kullanılması halinde bu sistemlerle ilgili idarenin kusursuz sorumluluğun uygulanması gerektiği ifade edilebilir.
6.VERİ MÜLKİYETİ SORUNU
Dijital idare kapsamında özellik arz eden konulardan biri de veriler üzerindeki mülkiyet problemidir. Çünkü gayri maddi olmaları nedeniyle veriler üzerinde mülkiyet söz konusu değildir. Verilerin bir fikri mülkiyet hakkına konu olması da hukuken mümkün değildir. Veriler ancak ticari sır ise kişisel veri olarak kabul edilebiliyorsa veya veri tabanı oluşturuyorsa hukuken korunabilir. Ayrıca ceza hukuku açısından verilerin korunması söz konusu olabilir. Sonuç olarak veriler üzerinde mülkiyet hakkı ihdası hukuken mümkün değildir. Dijital mecradaki inovasyon ve iktisadi gelişme açısından veriler üzerinde mülkiyet hakkı benzeri haklar ihdas edilmemesi gerektiği ifade edilmektedir. Böyle bir hak ihdas edilmesinin ifade özgürlüğü, bilgi özgürlüğü ile bilimsel ve teknolojik gelişmeye zarar vereceği, fikri mülkiyet haklarının ihdas edilmesindeki temel felsefenin (bilimsel, kültürel ve teknolojik gelişmenin sağlanması) veri mülkiyeti açısından geçerli olmadığı ifade edilmektedir. (Link) ve (Link)
Comments 152