Dava konusu buluşun Türkiye’de 551 sayılı KHK gereğince davacı adına tescilli olmadığı, ABD’de tescilli patentlerin ülkesellik ilkesi gereği Türkiye’de korunmayacağı yönündeki ihtisas mahkemesi kararı hatalıdır.
PatKHK’nın 1. maddesine göre, anılan KHK’nın amaç ve kapsamı; buluş yapma faaliyetini özendirmek, buluşların sanayiye uygulanması ile teknik, ekonomik ve sosyal ilerlemenin gerçekleştirilmesini sağlamak için buluşlara patent veya faydalı model belgesi vererek korumak; sınai hakkın tesisine uygun buluşlara patent veya faydalı model belgesi verilerek bunların korunması ile ilgili esasları, kuralları ve şartları kapsamaktır. Ancak patent ve faydalı model hakkında düzenleme getiren 551 sayılı KHK.nde Türkiye’de tescil edilmemiş olan buluşların korunmayacağı yönünde bir hüküm bulunmadığından haksız rekabet hükümleri ile korunur.
- HD, 04.03.2008, E. 2006/11131, K. 2008/2607
Dava konusu modüler depo sistemleri uzun yıllar önce yurt dışında piyasaya sunulmuş ve Türkiye’de herhangi bir kişi adına tescilli tasarım niteliğinde olmadıklarına göre, ilke olarak söz konusu tescilsiz tasarımlar herkesin serbestçe kullanımına açık olup, bu tasarımların uygulandığı ürünler nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıklar da genel hükümlere göre çözümlenecektir. O halde, somut uyuşmazlıkta da yukarıda açıklanan ilke ve TTK’nun 56. ve 57/5. maddeleri birlikte değerlendirilmelidir.
İlk defa yurt dışında kamuya sunulmuş bir tasarımın belli bir süre sonra Türkiye’de kullanılması durumunda şayet, Türkiye’de bu tasarımı ilk defa kullanan kişi büyük emek ve para harcayarak bu tasarımın kullanıldığı ürünü tanıtmış ve bir başkası da sırf bu tanınmışlıktan istifadeye yönelik olarak bu tasarımı aynen kullanmaya kalkışır ise, bu davranışın haksız rekabet olduğunun kabulü gerekmektedir.
- HD, 21.03.2008, E. 2008/1816, K. 2008/3687
Uygulamada, haksız rekabetin en çok rastlanan şekli iltibasa meydan vermek suretiyle başkalarının emek ve masrafıyla elde ettiği haklı şöhrete ortak olmaktır. İltibasın varlığı için, genel olarak normal ve orta seviyedeki bir alıcının piyasaya sürülmüş malı alırken aldanıp aldanmayacağının tespiti gerekir. Diğer taraftan, haksız rekabet için iltibas tehlikesinin bulunması bile yeterli kabul edilmektedir.
Renklerin tek başına kullanımını yasaklayan bir kanun hükmü yoktur. Bu renklerin, tanınmışlık düzeyi yüksek bir spor kulübüne ait olması da sonucu değiştirmez. Ne var ki, piyasaya sürülen bir mal veya hizmettin sunumunda, belli bir spor kulübüne mal olmuş renkler kullanılmakla birlikte bu spor kulübünü anımsatacak, çağrıştıracak veya intiba bırakacak şekilde, “taraftar, futbol, spor kulübü, şampiyon” gibi ibareleri de kullanılarak, oluşan kompozisyonun, o spor kulübünün taraftar kitlesi nezdinde iltibasa veya iltibas tehlikesine neden olacağı anlaşılıyorsa, artık bu durumda haksız rekabetin oluştuğu kabul edilmelidir.
HGK, 07.07.2010, E. 2010/11-396, K. 2010/371
Dava konusu fotoğraflar sanat eseri niteliği taşımamaktadır. Bu nedenle FSEK’nun 68. maddesini uygulama imkanı yoktur. Davacı Hülya Avşar’ın yayınladığı dergide yine davacı tarafından çektirilerek yayınlanan Hülya Avşar fotoğrafının davalının yayınladığı Hafta Sonu Dergisi’nde izinsiz olarak bir bedel ödemeden kapağına basarak yayınlamış olması nedeniyle fotoğrafın sözleşmeye dayalı olarak kullanılması durumunda yapım bedelinin üzerine belli oranda kar koyarak alıcıya kullandırtılmasının doğal olacağı, fotoğrafın çekim tarihi itibariyle de sözleşme karşılığı davacının talep edebileceği miktar 6.900,00 YTL’dir.
- HD, 01.02.2010, E. 2008/10004, K. 2010/1042
Mevzuat gereği tüm otogazların kokulandırılması zorunludur. Sattığı otogazın standartlara uygun olduğunu belirten davalı tarafın ürünleri de kokulu olmak durumundadır.
Davalı tarafın kullandığı reklam metninde “TSE kurallarına uygun şekilde kokusu bulunduğu” ya da “bu kurallarda belirtilen koku dışında koku bulunmadığı” şeklinde bir ibare bulunmamakta olup, kullanılan reklam metninde “davalı tarafın ürününün hiç kokusu bulunmadığı” kastedildiği anlaşılmaktadır. TTK.nun 57/3.maddesi gereğince, kendi şahsi durumu, emtiası, iş mahsulleri, ticari faaliyeti veya ticari işleri hakkında yanlış veya yanıltıcı malumat vermek veyahut; üçüncü şahıslar hakkında aynı şekilde hareket etmek suretiyle rakiplerine nazaran onları üstün duruma getirmek eylemi” hüsnüniyet kaidelerine aykırı hareket olup, davalı tarafın reklam metninde kullandığı ifadelerin haksız rekabet teşkil etmektedir.
HGK, 7.11.2007, E. 2007/11-839, K. 2007/825
Davalının basiretli bir tacir olmasının beklenmesi nedeniyle kendisinin de içinde bulunduğu ilgili piyasada daha önce kamuya sunulmuş olan ürünler hakkında yeterli derecede bilgiye sahip olduğunun kabulü gereklidir. Buna rağmen davalı, piyasada yaygın olarak 1991 yılından beri var olan bir ürünü kendi tasarımıymış gibi 1997 yılında tescil ettirmiştir.
Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kişinin iyi niyet iddiasında bulunamayacağında da şüphe yoktur.
Bu itibarla, davalının Türkiye’deki endüstriyel tasarım tescillerinde uygulanan incelemesiz sistemden yararlanarak tescilini sağladığı, ancak daha sonra yeni ve ayırt edici niteliğinin bulunmaması nedeniyle koruma kapsamında olmadığı mahkemece belirlenerek hükümsüzlüğüne karar verilen “harc-ı alem” tasarım tescili ve bu tescile dayalı hakları, 554 sayılı KHK’nin 45/1 maddesi hükmü uyarınca hiç “doğmamış” sayılır ve gerçekte var olmayan bir hak iddiası ile davacı tarafta oluşmasına neden olunan zararların tazmini gerekir.
HGK, 27.03.2013, E. 2013/11-209, K. 2013/399