Bugün endüstriyel ürünlerden el sanatlarına, teknik ve tıbbi cihazlardan saat ve mücevherlere, tekstilden modaya kadar birçok alanda tasarım vazgeçilmez hale geldi. Tasarım deyince akla ilk gelen ürünün süsü ve estetiğidir. Ancak modern anlayışa göre tasarım, estetik ile fonksiyonun evliliğidir. Bu çerçevede hukukumuzda estetik tasarımların yanında estetik nitelikte olmayan tasarımlar da korunur. Yeter ki, ortada farklı bir tasarım bulunsun.
Tasarım koruması bakımından kural olarak bir sektör sınırlaması da yoktur. Endüstriyel tasarımların yanında bir zanaat ve yine sanatsal değer taşıyan tasarımlar da korunur. Ayrıca el sanatlarının telif mevzuatı ile korunması, bunların tasarım mevzuatıyla korunmasına engel değildir. Yani hak sahibi, hem tasarım hem de telif yasasına dayanarak çoklu korumadan yararlanabilir (kümülatif koruma ilkesi).
Hukukçular ve tasarımcılar, tasarım kavramından farklı şeyleri anlıyor. Tasarımcılara göre tasarım, pazarda tespit edilen ihtiyacı en iyi şekilde karşılayacak ürünün planlanması eylemidir. Yani tasarımcılar bu terime, üretim sürecinin tamamını kapsayacak genişlikte bir anlam yükler. Tasarımcılara göre, ürünün görünümünün yanında yapısı, işlevi, dayanıklılığı, çalışma kolaylığı, güvenliği, ergonomisi ve çevreyle etkileşimi gibi birçok husus tasarım kavramına dâhildir. Buna karşılık hukuki bakımdan tasarım; bir ürünün tamamının veya bir parçasının çizgi, şekil, renk, biçim, doku, malzemenin esnekliği ve/veya süslemesi gibi insan duyularıyla algılanabilen çeşitli unsur veya özelliklerinin oluşturduğu görünümdür. Kısaca hukukçulara göre tasarım, bir ürün veya ürün parçasının görünümüdür. Tasarımcıların diliyle konuşacak olursak tasarım koruması neredeyse kabuk tasarımına indirgenmiştir.
Patent ve faydalı model mevzuatıyla sanayide elde edilen faydalı avantajlar/ilerlemeler korunurken, tasarım mevzuatıyla ürünlerin görünümündeki yenilikler/farklılıklar korunur. Diğer bir deyişle, patent ve faydalı model hukuku ürünlerin özgün üretim tekniklerini, tasarım hukuku ise ürünlerin özgün şekillerini konu alır. Demek ki tasarımlar, ürünün görünümü; patentler (ve faydalı modeller) ise ürünün çalışma prensibiyle ilgili kavramlardır.
Bir ürün hem tasarım, hem de patent (veya faydalı model) mevzuatının koruma şartlarını taşıyorsa, hak sahibi her iki mevzuata da dayanabilir (çoklu – kümülatif koruma ilkesi). Örneğin, bir Ferrari otomobilin görünümü tasarım mevzuatıyla korunur. Bu tasarımın, otomobile kazandırdığı airo dinamik yapı nedeniyle yakıt tasarrufu sağladığı düşünülsün. İşte tasarımın yakıt tasarrufu kazandırma özelliği, patent (ve faydalı model) mevzuatıyla korunur. Her iki korumadan da faydalanmak isteyen kişinin, hem tasarım hem de patent veya faydalı model belgesi alması gerekir. Uygulamada tasarımlar, patentten ziyade faydalı modellerle karıştırılıyor. Hatta eskiden faydalı model kavramı yerine faydalı tasarım terimi kullanılmaktaydı. Oysa tasarım, görünümü; faydalı model ise buluşu, yani fonksiyonu/işlevi konu alır.
Bazı tasarımlar, aynı zamanda telif yasasının koruma şartlarını da taşıyabilir. Bu durumda söz konusu tasarım, hem tasarım hem de telif mevzuatına göre eser olarak korumadan faydalanır (çoklu – kümülatif koruma ilkesi). Sözgelimi, bir vazo üzerine işlenen grafik tasarımı tasarım mevzuatı yanında, estetik nitelikteyse ayrıca güzel sanat eseri olarak da korunur. Tasarım sahiplerinin, tasarımlarını eser olarak koruyabilmesi kendilerine büyük avantaj sağlar. Zira tasarım mevzuatına göre bir tasarım maksimum 25 yıl korunurken; aynı tasarım telif mevzuatı kapsamında eser olarak tasarımcının hayatı boyu + 70 yıl süreyle korunur. Yine tasarım koruması için tescil zorunluluğu varken, eserler bakımından tescil gerekmez.