Sanayi devrimi fikri mülkiyet korumasını doğurdu. Sanayi devriminden sonra yasa koyucular, patent korumasını kabul ederek sermayeyi/işletmeleri buluşa teşvik etmeye başladı. Sonraki yıllarda kabul edilen uluslararası anlaşmalarla koruma sistemi globalleşti.
Bazı ülke yasalarında ise başta buluşlar olmak üzere fikri ürün geliştiren çalışanlara, maaşlarına ilave ödeme yapılacağı yasal zorunluluk haline getirildi. Yani yasa koyucular fikri ürünleri koruma altına alarak sermayeyi yeniliğe, maaşa ilave ödeme yükümlülüğü getirerek de çalışanları fikri üretime teşvik ediyor. Böylece sermaye ve çalışanlar buluşa teşvik edilerek bir yenilik ve buluş ekosistemi oluşturulmak istendi.
Patent korumasının aksine çalışan buluşlarına ilişkin düzenlemeler globalleşemediği için bu konudaki ülke düzenlemeleri kayda değer farklılıklar gösteriyor. Bugün itibarıyla çalışan buluşlarıyla ilgili ne AB mevzuatında bir düzenleme ne de uluslararası bir anlaşma bulunuyor. Yine bu konuda ABD’de düzenlemenin bulunmayışı dikkat çekicidir.
Fikri ürün korumasında teşvikin yükünü toplum, çalışan buluşlarında ise bu yükü işveren (dolaylı bir şekilde de toplum) çeker. Eğer amaç gerçekleşirse işveren ve neticede toplumun geneli teşvik sisteminden fayda sağlar. Başka bir deyişle çalışan buluşları mevzuatı, çalışan buluşçunun yanında işverenin, son kertede de toplumun menfaatinedir.
Tarihte patent sisteminin bizatihi kendisi tartışmalara yol açtığı gibi çalışanı buluşa teşvik sistemi de tartışılmış, halen de tartışılıyor.
Türkiye özeline bakılınca çalışanı buluşa teşvik edici mevzuatımızı neredeyse kopyala-yapıştır yöntemiyle Almanya’dan aldık. Almanya’da bu modelin bir asırlık uygulaması bulunuyor ve sistem sorunsuz işliyor. Ülkemizde ise 2017 yılında SMK’nın yürürlüğüne kadar geçen yaklaşık bir asırlık sürede çalışan buluşları için ödeme yapılacağı yönünde düzenleme vardır, fakat düzenleme pratize edilemediği için bu konuda bir tecrübenin varlığından söz edilemez.
Yürürlükteki mevzuatımız karşısında eğer çalışan buluşçu, buluş bildirimi yapmışsa ve işveren de dört ay içinde tam hak talebinde bulunmamışsa buluş serbest hale gelerek çalışana ait olacaktır. Bu haliyle yasal düzenleme, özellikle de KOBİ’ler açısından tuzak niteliğindedir. Yine sonraki adımlarda hem işveren hem de çalışan çok ağır bir bürokratik yük altındadır. Alman hukukunda sorunsuz işleyen sistemin ülkemizde önemli sorunlara yol açacağı kanaatindeyiz. Çünkü bu iki toplumun davranış kalıpları çok farklıdır. Kaldı ki 2002 ve 2009 yıllarında Alman mevzuatında bile önemli sadeleştirmeler yapıldı. Bunların bazıları iç hukukumuza aktarılmadı.
Bir yandan işletmeler yeniliğe teşvik edilirken diğer yandan çalışan buluşları mevzuatındaki sorunlar nedeniyle hukuk güvenliği ve yine iş barışı tehlikeye atılıyor. Bu durum doğrudan yabancı yatırım kararlarını bile olumsuz etkileyebilecek potansiyel taşıyor. Bu nedenle mevzuatta değişikliğe gidilerek daha sade ve pratik bir ödeme modeline geçilmelidir.
Comments 157