Günlük hayatımızda uğradığımız pek çok restoran, kafe, çay bahçesi, market, eğlence yeri, otel, tatil köyü, spor merkezi ve alışveriş merkezi gibi halka açık yerlerde radyo ve televizyon vasıtasıyla müzik yayını yapıldığını biliyoruz. Peki, hak sahiplerinden önceden izin alınmaksızın umuma açık bu mahallerde müzik yayını suç teşkil eder mi? Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun yeni içtihadına kadar bu yayınların suç oluşturmayacağı kabul edilmekteydi.
Bu tür uyuşmazlıkların karara bağlandığı Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin (Daha önce 7. Ceza Dairesi) yerleşik kararlarında yukarıda zikrettiğimiz umuma açık mahallerdeki işletmelerde müzik eserinin radyo veya televizyondan yayınlanması halinde, fonogram yapımcısı, icracı sanatçı ve eser sahibinin bu yayını engelleme haklarının bulunmadığı; sadece radyo-TV kuruluşlarının böyle bir hakkı olduğu ve dolayısıyla bu eylemin müzik sahipleri bakımından suç teşkil etmediği kabul edilmekteydi.
Bu içtihadına gerekçe olarak Yargıtay, FSEK md.80/1-C-3 uyarınca sadece radyo veya TV yayıncısının yayın üzerinde inhisari nitelikte mali haklarının ihlalinden bahsedilebileceği, bu durumda, müzik eserinin radyo veya televizyondan yapılan yayınını umuma ileten örneğin restoran işletmecisinin sadece radyo veya TV kuruluşunun haklarını ihlal edebileceği belirtilmiştir.
Yargıtay, bağlantılı hak sahibi olan yayın kuruluşlarına bu yetki verilmek suretiyle yayına yatırım yapan kuruluşu korumak istediği ve bu yayının örneğin lokanta, market, bar, otel lobisi gibi umuma açık bir işletmede kullanılması halinde radyo veya TV yayın kuruluşunun iznini aradığını belirtmiştir. Radyo ve TV yayınının içeriğini belirleme, kontrol ve müdahale hakkı bulunmayan işletme sahibinin ise yayın içerisinde kullanılan fonogramın yapımcısı ile bu fonograma kayıtlı eser ve icra üzerinde hak sahibi olanların önceden iznini almak zorunda bırakılamayacağı yorumunu yapmıştır.
Yargıtay’a göre yayın kuruluşlarının yayınlarıyla ilgili olarak hak sahiplerinden yetki alması halinde ortada herhangi bir hukuka aykırılık olmayacaktır. Hak sahipleri ile bu yayın kuruluşları arasında bu yönde bir yetki devri ve anlaşmanın yapılmaması halinde, ancak hak sahipleri yayın yapan radyo ve TV kuruluşlarından şikâyetçi olabilecektir.
Bir olayda market işletmecisi sanığın internet üzerinden yayın yapan Radyo Pop isimli kanalın yayınından aktarmak suretiyle marketinde müzik yayını yaptığı tespit edilmiştir. Ancak bu eylemin, yukarıda değindiğimiz gerekçelerle suç teşkil etmediğine karar verilmiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın aksi kanaatteki itirazı ise 19. Ceza Dairesi tarafından yerinde görülmemiş ve dosya Ceza Genel Kuruluna gelmiştir.
Ceza Genel Kurulu ise 28.01.2020 tarih ve 2017/19-788E. 2020/34K. sayılı içtihadında; hak sahipleri olan eser sahibi (besteci, güfteci ve varsa aranjör), icracı sanatçı, fonogram yapımcısı ve yayın kuruluşundan ayrı ayrı yazılı izin alınması gerektiği, bu nedenle umuma açık mahal sahiplerinin yalnızca yayın kuruluşlarından izin almasının yeterli olmayacağına hükmetmiştir.
Hak sahiplerinden FSEK 41 ve 52. maddeleri doğrultusunda yazılı izin alınmaksızın müzik eserlerinin, radyo-TV vasıtasıyla kişisel kullanım alanı dışına çıkılarak umuma açık mahallerden sayılan markette son tüketici konumunda olan müşterilere, kurulu sistem üzerinden aktarılmasının FSEK 71/1. maddesinde yer alan mali haklara tecavüz suçunun maddi unsurunu oluşturduğu sonucuna varılmıştır.
Bununla birlikte Kurul kararında suçun manevi unsuru olan kastın oluşmadığı değerlendirilmiştir. Şöyle ki, kararda, radyo kuruluşunca yapılmakta olan yayın içeriğine müdahale yetkisi ve imkânı bulunmayan market sahibinin, müştekiye ait müzik eserlerinin söz konusu radyo kuruluşunca yayınlanacağını bilemeyeceğinden, anılan müzik eserlerini müşterilerine dinletmek amacıyla hareket ettiğinin söylenemeyeceği yorumu yapılmıştır. Bu bakımdan radyo yayın akışında FSEK tarafından korunan eserlerin kullanılacağını bilmeden suça konu müzik eserlerini umumi mahal sayılan yerde son tüketici konumunda olan müşterilerine sunan market işleteninin bilerek ve isteyerek, kasten hareket etmediği sonucuna varılmıştır. Bu nedenle mali haklara tecavüz suçunun manevi unsuru olan kast eyleminin gerçekleşmediği kabul edilmiştir.
Sonuç olarak, Ceza Genel Kurulu somut olayda önceki yerleşik içtihadın aksine bu tür müzik yayınlarında suçun maddi unsurlarının oluştuğunu kabul etmişse de suçun manevi unsuru olan kastın mevcut olmadığı nedeniyle yine sanığın beraatine karar vermiştir. Karar bu suçların maddi unsuru ile ilgili önceki içtihadın değiştiğini göstermesi bakımından oldukça önem arz etmektedir. Ancak suçun manevi unsuru olan kast ile ilgili yorum önceki içtihatla aynı kalmıştır.
Comments 169