6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) 148/5 hükmüne göre; “… sicile kaydedilmeyen hukuki işlemlerden doğan haklar iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez”. Benzer düzenlemeler mülga KHK’larda da vardı.
Sınai mülkiyet hakları devir ve lisans gibi hukuki işlemlere konu olabileceği gibi mirasla da intikal eder (SMK 148/1). Hukuki işlemler adi yazılı şekle tabidir. Şu kadar ki devir işlemi noter onaylı şekle tabidir (SMK 148/4).
Uygulamada adi yazılı şekle uyularak lisans sözleşmeleri yapılmaktadır. Daha sonra sicile işlem kaydedilmektedir. Devir işlemi de noterden yapılmakta ve fakat bu işlemin sınai mülkiyet siciline kaydedilmesi için aradan zaman geçmektedir. Bu esnada araya başka bir işlem girebilmektedir. Yasa koyucu, işlem güvenliği bakımından sınai mülkiyet haklarıyla ilgili işlemlerin sicile kaydını zorunlu kılmıştır. Aksi halde iyi niyetli üçüncü kişilere karşı bu işlemlerin ileri sürülemeyeceğini hükme bağlamıştır. İşlemin sicile kaydı geçerlilik koşulu değildir, ama kaydı yapılmayan bir işlemin, iyi niyetli kişilere karşı ileri sürülmesi de mümkün değildir.
Bir olayda Yargıtay şu kararı vermiştir: “… Dairemizin 18.01.2011 tarih ve 2010/3094 E. – 2011/63 K. sayılı ilamında da ifade edildiği üzere, noter sözleşmesine göre markanın davacıya devri her ne kadar davalının haciz tarihinden önce ise de söz konusu devir marka siciline kayıt ve tescil edilmediğinden takip alacaklı davalının haklarını etkilemeyecektir (21. H.D. 06.10.2013 T. 6142/7467 Sayılı karar). Mahkemece, anılan madde hükmü koşulları değerlendirilmeksizin alacaklı idarenin KHK’nın 19. maddesi uyarınca gerçekleştirmiş olduğu haczin kaldırılmasına karar verilmesi doğru görülmemiş …”tir (11. HD, 27.11.2018, E. 2017/2277, K. 2018/7411).
Başka bir olayda da Yargıtay; “…markanın devri, bir tasarrufi işlem olup; mahiyeti itibariyle bir hakkın yani alacağın temlikinin sonuçlarını doğurur. Marka devrinin yazılı olması geçerlilik koşuludur. Devir sicile kayıt edilmediği sürece, taraflar markanın tescilinden doğan yetkileri iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri süremezler. / Marka devrinin tescil ve ilanı, kurucu değil, bildirici etkiye sahiptir. Türk Medeni Kanunu’nun 7. maddesi anlamında resmi mahiyette olan marka sicili, kamuya güven ilkesinin geçerli olduğu sicillerdendir. Kamuya güven ilkesinin bir sonucu olarak, mülkiyet değişikliği sicile yansımadıkça sadece sözleşmenin tarafları yönünden bağlayıcı olup, üçüncü kişileri etkilemeyecektir” (11. HD, 29.2.2016, E. 2015/6722, K. 2016/2160).
Pasif dava ehliyeti bakımından da sicil kaydı önem taşımaktadır. Zira sicilde hak sahibi görülen kişiye karşı hükümsüzlük davaları açılır. Mülga MarKHK döneminde Yargıtay konuya ilişkin şu kararı vermiştir: “… Yazılı (artık noter onaylı) devir sözleşmesinin bir tasarruf işlem olması sebebiyle marka hakkı devredenin malvarlığından çıkmakta ise de, KHK’nın … 16/son maddesine yönelik açıklamalar çerçevesinde hükümsüzlük davasının sicilde marka hakkı sahibine ya da onun hukuki haleflerine karşı açılacağı açıktır. / HMK.’nın 125/1. maddesi gereğince, dava açıldıktan sonra davalı dava konusunu üçüncü bir kişiye devrederse davacı dilerse devreden ile olan davasından vazgeçip, dava konusunu devralan kimseye karşı davaya devam edebileceği gibi, dilerse davasını dava konusunu devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürebilir” (11. HD, 29.2.2016, E. 2015/6722, K. 2016/2160).
Comments 167